Av.Hale Bucan'ın Kaleminden...
MEVCUT İSİM VE SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
KiÅŸiler, toplum içinde ad ve soyadı ile bilindiÄŸinden isim ve soyadı deÄŸiÅŸtirme belli bir hukuki prosedüre baÄŸlıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 27. Maddesinde, “Adın deÄŸiÅŸtirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir.” Denilmektedir. Bu düzenlemeye göre, isim ve soyadı deÄŸiÅŸtirme davası ancak haklı sebeplere dayanılarak açılabilir. Burada haklı sebep kavramı, oldukça geniÅŸ bir çerçevede deÄŸerlendirilir ve kiÅŸinin ÅŸahsi sebeplerini de kapsar.
KiÅŸinin isim veya soyadının gülünç olması, bir travmayı hatırlatıyor olması, kötü tanınan bir ÅŸahsın ismiyle özdeÅŸleÅŸmesi, mesleki veya sanatsal gerekçeler, kiÅŸinin ismine aidiyet hissetmemesi, nüfus kaydında toplumda tanındığı isimden baÅŸka bir ismin yazılı olması gibi birçok sayısız sebeple isim deÄŸiÅŸtirme veya soyadı deÄŸiÅŸikliÄŸi davası açılabilir.
İŞÇİNİN İŞYERİNDE KALP KRİZİ GEÇİRMESİ İŞ KAZASI SAYILIR MI?
İş kazası, sigortalı iÅŸçinin iÅŸini yaparken, çalışma veya çalışmanın gereÄŸi nedeniyle aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle iÅŸyerinde gerçekleÅŸen, iÅŸçiyi bedence ya da ruhça zarara uÄŸratan bir olaydır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel SaÄŸlık Sigortası Kanunu’nun 13. Maddesinde, hangi ÅŸartlarda meydana gelen olayın iÅŸ kazası sayılacağı düzenlenmiÅŸtir;
Bu yasal düzenlemeye göre bir olayın iÅŸ kazası sayılabilmesi için olayın ÅŸu ÅŸartlarda gerçekleÅŸmesi gerekir:
​
1. Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada kaza olması,
ÇOCUÄžUN VELAYETİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI NEDİR?
KiÅŸiler, toplum içinde ad ve soyadı ile bilindiÄŸinden isim ve soyadı deÄŸiÅŸtirme belli bir hukuki prosedüre baÄŸlıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 27. Maddesinde, “Adın deÄŸiÅŸtirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir.” Denilmektedir. Bu düzenlemeye göre, isim ve soyadı deÄŸiÅŸtirme davası ancak haklı sebeplere dayanılarak açılabilir. Burada haklı sebep kavramı, oldukça geniÅŸ bir çerçevede deÄŸerlendirilir ve kiÅŸinin ÅŸahsi sebeplerini de kapsar.
KiÅŸinin isim veya soyadının gülünç olması, bir travmayı hatırlatıyor olması, kötü tanınan bir ÅŸahsın ismiyle özdeÅŸleÅŸmesi, mesleki veya sanatsal gerekçeler, kiÅŸinin ismine aidiyet hissetmemesi, nüfus kaydında toplumda tanındığı isimden baÅŸka bir ismin yazılı olması gibi birçok sayısız sebeple isim deÄŸiÅŸtirme veya soyadı deÄŸiÅŸikliÄŸi davası açılabilir.
ÇOCUÄžUN CİNSEL İSTİSMARI SUÇU NEDİR?
ÇocuÄŸun cinsel istismarı suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 103 maddesinde düzenlenmiÅŸ olup, suçun maÄŸduru çocuktur. Çocuk, Türk Ceza Kanunu‘nun 6. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde, “henüz 18 yaşını doldurmamış kiÅŸi” olarak tanımlanmaktadır.
ÇocuÄŸun cinsel istismarı deyiminden;
a) On beÅŸ yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneÄŸi geliÅŸmemiÅŸ olan çocuklara karşı gerçekleÅŸtirilen her türlü cinsel davranış,
b) DiÄŸer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen baÅŸka bir nedene dayalı olarak gerçekleÅŸtirilen cinsel davranışlar anlaşılır.
ÇOCUK VE GENÇ Ä°ÅžÇİLERİN ÇALIÅžTIRILABİLECEĞİ İŞLER VE ÇALIÅžMA KOÅžULLARI NELERDİR?
Ülkemizde, 4857 sayılı İş Kanununun 71 inci maddesi gereÄŸince, 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç iÅŸçiler bakımından yasak olan iÅŸler ile 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış genç iÅŸçilerin çalışmasına izin verilecek iÅŸler, 14 yaşını bitirmiÅŸ ve ilköÄŸretimini tamamlamış çocukların çalıştırılabilecekleri hafif iÅŸler ve çalışma koÅŸullarına iliÅŸkin usul ve esaslara uygun olmayacak ÅŸekilde iÅŸçi çalıştırmak yasaktır. Çocuk/genç iÅŸçi çalıştıran iÅŸverenler, kanuna uygun bir ÅŸekilde çocuk/genç iÅŸçi çalıştırılmaması halinde, çok ciddi yaptırımlarla karşılaÅŸmaktadır.
Türkiye’de çocuk iÅŸçilerine yönelik en son kapsamlı çalışma Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2012 yılında yapılan Çocuk İşgücü Anketi oldu. O çalışmada Türkiye’de 6-17 yaÅŸ grubundaki çocukların yüzde 5.8’inin çalıştığı tespit edildi. TÜİK’in iÅŸgücü istatistiklerine göre, 2016 yılı itiarıyla 15-17 yaÅŸ grubunda 709 bin çocuk iÅŸçi bulunuyor. 2017 yılında bu rakam 678 bine geriledi.
ARAÇ DEÄžER KAYBI TAZMİNATI NEDİR?
Araç deÄŸer kaybı, meydana gelen bir kaza sonrası, hasar gören aracın onarılsa bile ikinci el piyasa fiyatına göre deÄŸer kaybetmesidir. Kazanın ardından hasar gören aracın onarımı yapılsa dahi, arabanın satış fiyatı kaza öncesinde ki fiyatından daha düÅŸük olmakta ve hasar gören araç daha zor satılmaktadır.
Zira, aracın hasar aldığı tramer kayıtlarına yansıyacağı için, alıcılarda alım sırasında yapacağı tramer sorgusu ile aracın önce ki kazalarını görebilecek ve hasarı olup olmadığını anlayabilecektir. Bu durumda, kaza sebebiyle hasar alan aracın ikinci el piyasasına göre belirlenen rayiç bedeline göre daha düÅŸük fiyattan satılmasına sebep olmaktadır. İşte, aracın bedelinde yaÅŸanan bu fark, deÄŸer kaybı olup, deÄŸer kaybı tazminatının kazada kusurlu olan aracın sigorta ÅŸirketinden tahsil edilmesi mümkündür.
EŞLER BİRBİRİNDEN HABERSİZ YAŞADIKLARI EVİ SATABİLİR Mİ?
EÅŸlerin beraber yaÅŸadıkları, bütün yaÅŸamsal faaliyetlerini gerçekleÅŸtirdiÄŸi, acı ve tatlı günleri içinde yaÅŸadığı, anılarla dolu, ortak yaÅŸamlarını sürekli olarak birlikte geçirdiÄŸi yer, aile konutudur. Bu nedenle, bu denli önemli bir malvarlığı olan aile konutu ile ilgili olarak eÅŸlerin tek baÅŸlarına hukuki iÅŸlemleri yapması diÄŸer eÅŸin önemli yararlarını etkileyebileceÄŸinden, Türk Medeni Kanunumuzda aile konutuna malik olmayan veya kira sözleÅŸmesine taraf olmayan eÅŸin maÄŸdur olmaması adına birtakım düzenlemeler yapılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesine göre, “ EÅŸlerden biri, diÄŸer eÅŸin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleÅŸmesini feshedemez, ali konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Rızayı saÄŸlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eÅŸ, hakimin müdahalesini isteyebilir.
ÜCRETİ ZAMANINDA ÖDENMEYEN İŞÇİNİN HAKLARI NELERDİR?
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. Maddesinde, “Genel anlamda ücret; Bir kimseye bir iÅŸ karşılığında iÅŸveren veya üçüncü kiÅŸiler tarafından saÄŸlanan ve para ile ödenen tutardır.” Ve devamında “Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleÅŸmeleri veya toplu iÅŸ sözleÅŸmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir.” denilmiÅŸtir.
Ayrıca, İş Kanunu’nun 32. Maddesinde 5754 sayılı yasa ile yapılan deÄŸiÅŸiklik ile 01.01.2009 tarihinden itibaren ülke genelinde 10 ve daha fazla çalışan olması halinde “Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeÅŸit istihkak kural olarak, Türk parası ile iÅŸ yerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir.” hükmü getirilmiÅŸtir.4857 sayılı İş Kanunumuzun 34. Maddesinde, “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen iÅŸçi, iÅŸ görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir.
YURTDIÅžINDA VERİLEN BOÅžANMA KARARLARININ TÜRKİYE’DE DE GEÇERLİ OLMASI İÇİN DAVA AÇMAK ZORUNLU MUDUR?
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda 29.04.2017 tarihinde, “Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca boÅŸanmaya, evliliÄŸin butlanına, iptaline veya mevcut olup olmadığının tespitine iliÅŸkin olarak verilen kararlar; bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte baÅŸvurması, verildiÄŸi devlet kanunlarına göre konusunda yetkili adlî veya idarî makam tarafından verilmiÅŸ ve usulen kesinleÅŸmiÅŸ olması ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması ÅŸartlarıyla nüfus kütüÄŸüne tescil edilir.” Åžeklinde bir deÄŸiÅŸiklik yapılmıştır.
Yapılan bu deÄŸiÅŸiklik öncesinde, yurtdışındaki boÅŸanma kararlarının tanınması için Türk Mahkemelerinde tanıma ve tenfiz davası açılması gerekiyordu. DeÄŸiÅŸiklik sonrası artık yabancı ülkede verilen boÅŸanma kararları aranan ÅŸartları da saÄŸlıyorsa dava açılmasına gerek kalmaksızın nüfus kütüÄŸüne tescil edilebilecektir.
AVUKATA KARÅžI GÖREVİ SIRASINDA VEYA GÖREVİ DOLAYISIYLA SUÇ Ä°ÅžLENMESİ DURUMUNDA AVUKATI KORUYUCU YASA HÜKÜMLERİ NELERDİR?
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu, Avukatlık mesleÄŸini, yargının kurucu unsurlarından olanbağımsız savunmayı serbestçe temsil eden, kamu hizmeti niteliÄŸinde, serbest bir meslek olarak tanımlamıştır.
Yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunma görevini üstlenen avukatlar, görevlerini yaptıkları sırada birçok suçun maÄŸduru olabilmektedirler. ÖrneÄŸin, hakarete uÄŸrayabilir, tehdit edilebilir, hürriyetinden yoksun bırakılabilir, iÅŸkenceye maruz bırakılabilir, kasıtlı olarak yaralanabilir veya öldürülebilir, iftira atılabilir, mallarına zarar verilebilir.
Kamu hizmeti olarak nitelendirilen avukatlık mesleÄŸini yaptığı sırada bir suçun maÄŸduru haline getirilen avukat, yasalar karşısında daha çok korunmakta ve suçun failine daha çok ceza verilmektedir.
​
FERAGAT EDİLEN BİR DAVA YENİDEN AÇILABİLİR Mİ?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. Maddesinde tanımlandığı üzere, feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder. Yani, kiÅŸiler kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye serbest olduÄŸu gibi, açtığı davadan vazgeçme konusunda da serbesttir. Üstelik, davacının davadan feragat etmesi davalının kabulüne de baÄŸlı deÄŸildir.
Peki, davacının feragat ettiÄŸi bir dava konusu ile ilgili yeniden dava açması mümkün müdür?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 311. Maddesine göre, “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doÄŸurur. İrade bozukluÄŸu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.”
BOÅžANMIÅž ANNE ÇOCUÄžUNA KENDİ SOYADINI VEREBİLİR Mİ?
Çağımızda boÅŸanmalar hızla artarken, boÅŸanmadan sonra velayeti anneye verilen çocuk, annesi ile soy ismi farklılığı yaÅŸamaktadır. Bu durum anne ve çocuk için ciddi bir sıkıntı oluÅŸturmaktadır. Dolayısıyla, annenin çocuÄŸu ile kendi soyadı arasındaki farklılığı gidermesi bir ihtiyaç olarak doÄŸmaktadır.
Yargıtay, daha önce vermiÅŸ olduÄŸu kararlarda velayet sahibi olan annenin herhangi bir ÅŸekilde kendi soyadını çocuÄŸuna veremeyeceÄŸi ve çocuÄŸun soyadının 18 yaşına kadar babanın soyadına baÄŸlı olduÄŸu, babanın soyad deÄŸiÅŸtirmedikçe çocuÄŸun da soyadının deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi ve velayet sahibi olmanın herhangi bir etkisinin olmayacağını görüÅŸündeydi.
​
NAFAKA BORCUNU ÖDEMEYEN EÅž İÇİN NE YAPILABİLİR?
BoÅŸanma davalarında nafaka, boÅŸanma davası devam ederken ya da davanın sona ermesi ile maddi anlamda zorluÄŸa ve yoksulluÄŸa düÅŸecek tarafın, diÄŸer taraftan kendisi ya da velayeti altındaki ortak çocukların geçinebilmesi için talep edeceÄŸi paradır. BoÅŸanma davasında, üç çeÅŸit nafaka söz konusudur. Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iÅŸtirak nafakasıdır.
BoÅŸanma davasının görüldüÄŸü Mahkeme tarafından belirlenen nafaka, belirlendiÄŸi miktarda nafaka borçlusu tarafından her ay nafaka alacaklısına ödenmek zorundadır.
​
Ancak, boÅŸanma gerçekleÅŸtikten sonra, birçok nafaka borçlusu nafaka borcunu ödemeyi kendisine yük görmekte ve ödenmekten kaçınmaktadır. Hatta ve hatta borcun kendisinden tahsiline engel olmak adına üzerinde ki menkul ve gayrimenkul malları kaçırmakta ve maaşına haciz gelmemesi için sigortasız olarak çalışmayı dahi göze almaktadır.
AVUKAT TUTMAK ZORUNLU MUDUR?
Kural olarak, dava açmaya yeteneÄŸi olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve iÅŸini kendisi bizzat takip edebilir.
Ancak, Türk Ticaret Kanununun 272 nci maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beÅŸ katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim ÅŸirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleÅŸmeli bir avukat bulundurmak zorundadır.
Üstelik, bu zorunluluÄŸa uymayan kuruluÅŸlara Cumhuriyet Savcısı tarafından sözleÅŸmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük iÅŸçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verilir.
HASAR DANIŞMANLIK ŞİRKETLERİNİN HUKUKİ DURUMU NEDİR?
Hasar danışmanlık ÅŸirketleri genel anlamda trafik kazalarının sonrasında maÄŸdur olan kiÅŸilerin maÄŸduriyetlerinin giderilmesi ve zararlarının tazmin edilmesi amacıyla çalışmalar yürütürler. Ancak, ne yazık ki bu çalışmalar hukuka uygun deÄŸildir.
Bu ÅŸirketlerin elemanları kaza haberini adeta bir dedektif gibi takip ediyor, her ilde temsilcileri vasıtasıyla “vekaletname” toplayarak kaza dosyasını alıyor.
Bu vekâletname hasar danışma ÅŸirketine sigorta ÅŸirketinden alınacak parayı tahsil etmek, istediÄŸi avukata kazazede-maÄŸdur için vekâletname verebilmek gibi yetkileri de tam olarak içeren vekâletname oluyor. Bunun yanında bir de sözleÅŸme imzalatıyorlar.
DEVRE MÜLK VE DEVRE TATİL SÖZLEÅžMELERİNİN İPTALİ NASIL OLUR?
Günümüzde bazı fırsatçı firmaların alıcılara karşı kullandığı yanıltıcı pazarlama yöntemlerinden dolayı birçok alıcı devre mülk veya devre tatil sözleÅŸmesini imzaladıktan sonra iptal etmek istemekte, hem yapılan devre mülk veya devre tatil sözleÅŸmesinin iptali için baÅŸvurularda bulunmakta hem de yapılan ödemelerini geri almak için çaba sarf etmektedirler.
Bu yazımızda, birçok kiÅŸinin maÄŸduriyetinin önüne geçmek ve bu konudaki uyuÅŸmazlıklara çözüm getirmek adına yapılan en son düzenleme olan 14/01/2015 tarihli Devre Tatil ve Uzun Süreli Tatil YönetmeliÄŸi kapsamında devre mülk ve devre tatil sözleÅŸmelerinin iptali konusunu irdelemeye çalışacağız.
Öncelikle, birçok kiÅŸinin maÄŸduriyetini yol açan devre mülk, devre tatil ve ön ödemeli devre tatil sözleÅŸmeleri nelerdir ?